“Kafam dumanlı amman, loyy loyyy !”

aysunnn

Sevgili Günlük,

Uzun zaman oldu senle şöyle karşılıklı oturup dertleşmeyeli. En son Molyneux’un derdi beni geridiğinde konuşmuştuk sanırım seninle… Hep iş, hep iş olmuyor böyle değil mi! Sen de sıkıldın ben de sıkıldım, farkında değilim sanma!

Şu sıralar herkes gibi benim de içim kararık. Gencecik askerlerimizin ve polislerimizin şehit edilmesi ve yaşanan terör olaylarından mütevellit  iyice umutsuzluğa kapıldığımız şu günlerde, Türk toplumu olarak pisikolojimiz ciddi anlamda tepe taklak.

Öfkeliyim! Bizim gencecik askerlerimiz oralarda şehit olurken, onların gelip buralarda turist gibi tatil yapmasına, okumak isteyipte okuyamayan kendi evlatlarımıza verilmeyen eğitim burslarına sahip olmalarına ve toplum düzenimizi bozacak şekilde hır gür çıkartmalarına, tacizlerine… Neresinden tutsam elimde kalıyor!

Uluslar arası siyasi düzeydeki ilişkilerin pamuk ipliğine bağlı olması, her an savaş patlak verebilir endişesi, ülkemiz sınırları içerisinde bir büyük elçinin suikaste kurban gitmesi, FETÖ belası, bilimum kanlı terör ögütü eylemleri, ekonominin bozulması, döviz paritelerinin gözlerimizi yuvalarından pörtletecek şekilde fırlaması, Reina saldırısı…

Ehhh yeter daa !!!

Ben ki içimden bile küfür edemeyen insan ama işte şimdi her şeye ağız dolusu o malum sözcükleri saydırasım var !  Sus Aysun sus işte, sus!!!

Son bir kaç haftadır ecnebilerin “brain fog” dedikleri ama Türkçe meali konusunda pek emin olamadığım -“kafam dumanlı amman amannn, loyyy loyyy” nevi bir anlam ifade etmesi muhtemel olan sendromu yaşıyorum.

Ne yazabiliyorum, ne düşüncelerimi net bir şekilde ifade edebiliyorum. Resmen “ambale oldum!” Evet evet işte aradığım kelimeyi buldum! Brain fog’un karşılığını size en güzel ambale olmak şeklinde ifade edebilirim. Argo bir kelimedir diye düşünmüştüm ama TDK’da bile varmış.  Ayıp olmasın biz de kullanalım bari!

Neyse, günlerden dün Bermuda Şeytan Üçgeni’nin (annem-babam-ablam) tam ortasında buldum kendimi. “Yeterin layyynn!!! Kafam almıyor, bir susun!” deyip kapıyı çarpıp çıktım ve kendimi yollara vurdum (laf aramızda İzmit yürüyüş yoluna 😛 )

Ayazı yiyince gözlerim açıldı tabii! Tam da kargaların yürüyüş yolundaki çınarların tepesinde uyku saatleri münasebetiyle toplaşıp, tepiştikleri ve en önemlisi de tepemize pisleme saatlerinde çıkmıştım… Soğun etkisinin yanında kargaların cıykıltılarının da yaşadığım “aydınlanma”da rolleri azımsanamayacak ölçüde !!!

Ya şimdi kaşe montuma tepeden sıçarlarsa ! Montu, akşam yıksam sabaha kurumaz! Hem kaşe kumaş makine de yıkanırsa bozulabilir! Kuru temizlemeye versem montsuz ne yapacağım? Siyah ya da krem olanı giyersin! Ama kahverengi botlarımı seviyorum, siyah montla uymaz, en iyisi kafama denk gelmesi!  Belki talih kuşu konar, eğer kafama denk gelirse ilk gördüğüm yerden bir piyango bileti alacağım… vızzzzt diye uzayıp giden düşünlere dalmış yürüken, bir anda etrafımdaki insanların farkına vardım! Dünyanın merkezi ben değilmişim demek ki, hayret !

Dışarıda hayat varmış ! Aaaa insanlar da varmış! Hayatından bezmiş insanların yanında, bana gülümseyip 180 derece tersim yöne giden pırıl pırıl, yüzü güzel insanlar da varmış!  Bir an kendimi Paris’te sandım… Ne kadar zamandır dışarıda yürümüyordum acaba? Ne kadar zaman olmuştu acaba kafamda iş-güç olmadan, etrafa aval aval ağzım açık bakınmayalı? Hatırlamıyorum!

Sevgili Günlük, işte o an Aydınlanma Vol 1’i yaşadım! Niye millete çemkirip kapıyı çarpıp çıkmıştım ki acaba? Değdi mi? Babam zaten sallamamıştı 🙂  Tam ben kapıyı çarpıp çıkarken anneme bırak kafası dağılsın dediğini duymuştum. Hakkatten ben niye çemkirmiştim ki?

Halbuki hepsi iyi niyetle kendilerince yol göstermeye, tam destek arkamda olduklarını anlatmaya çalışıyorlardı! Babam yapar benim kızım diye tam desteğini gösterirken, annem yapmak istediğim şeyin negatif taraflarına odaklanmışken, ikisinin de odak noktası olan zat-ı muhteremi yani beni bırakıp kendi aralarında tartışmaya başlaması ve benim kafamın bunu kaldırmaması olabilir beni sinir eden şey!

Ya daaaa,  bir anda başrolden figuranlığa düşmüş olmakta bilinç altında kırılmaya ve nevrimin dönmesine neden olmuş olabilir tabii ki 😛 Bu da ihtimaller dahilinde!

Son zamanlarda beni uykusuz bırakan ve tüm bu  olanlara tüm bunlara sebep yeni bir iş kurma hayalim var aslında…  Araştırma, plan, proje, işin yasal süreci, günün hengamesi, ödemeler, tüm bunların yanında bir de gelecek kaygısı tabii…  kafam hakkaten duman !

Ama benim gizli kahramanım var! O beni korur!

Ekonomi çok iyi de, sanki var olan şirketim holding oldu da yeni bir sektöre daha el atıyorum az buçuk bütçeyle  ama fırsatları da değerlendirmek lazım tabii! Krizleri fırsata dönüştürmeyi başarmaktır önemli olan !

Öyle değil mi sevgili günlük? Cevap verseneeee !!!

Bu yıl ki “new year resolution action plan”ı zorlu! Bir kitap yazacaksın daha, unutma !!! Bir de sana Osman’la çekilmiş kendi fotoğrafımı gönderiyorum, baktıça için açılır artık bu karanlık dünyada! – Megalomanlığa, narsistliğe bak!!! Hadi ben kaçtım canım ! Osman da selam söylüyor… -KİB XO (kib:kendine iyi bak, öptüm demekmiş 😛 )

See ya soon big baboon 🙂

Aysun

 

SEVGİLİ GÜNLÜK